13 Aralık 2008 Cumartesi

EVLİLİKTE İLETİŞİM, HAKLI OLMAK İÇİN Mİ MUTLU OLMAK İÇİN Mİ?

EVLİLİKTE  İLETİŞİM, HAKLI OLMAK İÇİN Mİ MUTLU OLMAK İÇİN Mİ?
                Bir ilişkinin kalitesi, iletişimin kalitesi ile ölçülür. İletişim, evlilik, flört,vb.  tüm ilişkilerde ilişkinin şeklinin kalitesinin ve düzeyinin göstergesidir.
                Bizim toplumumuzda kendini ifade etmek, onu ikna etmek,  karşıdaki üzerinde bir etki yaratmak olarak algılanmakta. Oysa gerçek iletişim, kaygılardan uzak olmalı, kendini ifade etme odaklı olmalıdır. Şayet ikna amaçlı ya da etki amaçlı bir  iletişim dinamiğine sahipseniz, o iletişimin sonunda öfke veya kavga kaçınılmazdır.  Ayrıca sadece çözüm odaklı ve ikna odaklı iletişim kuran çiflterin kendi aralarında da sohbet edemedikleri ve güncel konularda da paylaşım yapamadıkları görülmektedir.
                O halde iletişimde ilk kuralımız ikna etmek ve kabul ettirmek amaçlı olmamalıdır.
                İletişim, bir evlilik/ilişkideki sorunların çözümü için en temel ortak anahtardır. Ekonomik, sosyal, duygusal, cinsel vb. gibi yaşanan tüm sorunlar doğru bir iletişim tekniği ile çözülebilir.  Evlilik terapistleri olarak bizler, iletişim ile her türlü sorunun çiftler tarafından çözüleceğine inanırız. İletişimi düzeltmeyen çiftler, dışsal etmenlerle, farklı destek güçlerle sorunu çözmeye çalışırlar.  Daha çok para kazanmak, araba,ev , alışveriş kalitesini arttırmak vb. gibi etmenler , ilişkinin değil evliliğin konfor düzeyini arttırır. Dışsal destekler, iyi giden ve belli sorunları çözülen evliliklerde yapıcı etki yaratırken, kötü giden evliliklerde, kişilere boşanma gücü verir.
                O halde, evlilik içindeki iletişim sorunu, dışsal destek kaynakları ile değil, iki eş arasında karşılıklı çözülmelidir.
                İletişimin evlilikte sorunlu olması, eşlerin birbirlerine olan önyargısı ve etiketlerinin  ürünüdür. Eşler, birbirlerine güvenmezler, değişeceklerine inanmazlarsa konuşmalar kısa ve  emir vaki olur, içeriğinde de duygu barındırmaz. Birbirleri hakkında negatif algılara sahip olan çiftler, sigorta attıran konularda genelde 30.saniyeden itibaren kontrolden çıkarlar.  Bunun nedenlerinden biri de çiftlerin birbirini zihnini okuması ve söylenene değil, onunla ilgili aklından geçene inanmasıdır. Mesela, siz ne söylerseniz söyleyin eşiniz  ailesi hakkında sizin önyargılı olduğunu ve sevmediğinizi söyleyecektir.  Eğer önyargılar oluşmuşsa, konuyu konuşmaktan çok önyargıya odaklanıp hem önyargı sahibinin  hem de buna neden olan eşin özeleştiri yapması gerekir.
O halde,iyi bir iletişim için eşler birbiri hakkındaki önyargılarıyla yüzleşmelidirler.
Bir ilişkide sağlıklı iletişim, sağlıklı güven duygusuna bağlıdır. Birbirine güvenmeyenler, birbirinin söylediklerine de güvenmezler. Güven ilişkisinin oluşması için ise mutlak olarak özeleştiri, özür dileme ve hatayı kabullenme gerekir.  Birinin güvenini kazanmak istiyorsak, haksız ve hatalı olduğumuz noktalarda, (en kötü) onu kaybetme ihtimali olsa bile, özür dilemeli, kabul etmeli ve özeleştiri yapmalıyız.  Olayların üstünü kapatarak  sorunlar çözülmediği gibi kalıplar ve güvensizlikler oluşur.
Hatalarını kabul etmeyen yada kendi hatalarını eşinin hatalarıyla kapatmaya çalışan kişiler, her geçen gün daha fazla iletişimi bozan taraf olur. Mesela, eşinizin eve geç gelmesi, sizin hakaret etmenizin nedeni veya sabunu olamaz.  İkisi ayrı birer hatadır.  Ayrıca bir hatanın bedelini onun canını acıtarak ödetirseniz, ödeşmiş olur ve özür dileme gereği oluşmaz.  Başkasının canını acıtarak ,kendi  canınızın acısını azaltmaktan vazgeçmeliyiz.
                O halde  sağlıklı bir  iletişim için ,hatalarımızı kabul etmeli haksız olduğumuz noktalarda da karşıdakinden özür dilemeliyiz.  “ama” ve ya “ sende şöyle yapmıştın” kalıplarını kesinlikle kullanmamalıyız.
                İyi bir iletişimde temel olan, iki tarafın olduğu gibi kabullenildiği duygusu yaşamasıdır. İletişimde karşıdakini değiştirmeye çalışmak, beyhude bir çabadır. Hiç kimse karşıdakini mutlu etmek için değişmemeli. Ama  zarar veren bir davranışı var ise bunu , inandığı ve mantıklı bulduğu için değiştirmeye çalışmalıdır.  Değiştirmeye çalışmak konusunda ne kadar ısrar ederseniz, karşıdaki  de değişmemek için bir o kadar direnç gösterir.   İletişimde sorunlu davranış varsa amaç değiştirmek değil, “farkındalık yaratma” olmalıdır. Siz ona fark ettirin, ama ısrarcı olmayın. Fark edip değiştirmemesi  zaten sizi yok saymasıdır ki, bir insan bir ilişkiyi yürütüyorsa mecburen yok saymanın sa bedelini öder. Eşinizin davranışının farkında olmasını sağlamak zordur. Bu konuda en etkili yöntem ,yumuşakuslup ve duygu içerikli cümlelerdir.  Bağırarak öfkelenerek  kimseyi değiştiremezsiniz. Korku dolu  telkinler, istediği ve inandığı  için değil korktuğu için yapılmıştır. Cesaretini topladığında da yapmayı bırakacaktır.
                Farkındalık için emir cümleleri kullanmamalıyız. Daha .çok o davranışın bizim üzerimizdeki etkisini, nasıl etkilendiğimizi, kırıldığımızı, üzüldüğümüzü belirterek ifade etmeliyiz. Mesela ; sesini yükselttiğinde çok korkuyorum, çok üzülüyorum, beni sevmediğini düşünüyorum” gibi . burada dikkat edilmesi gereken esas nokta, bu durumun süreç  odaklı olduğudur. Birkaç deneme ile sonuç almak mümkün olmayabilir. Çünkü hem o buna alışık değil, hem de siz kalıplarınızın dışında bir iletişim kalıbı oturmaya çalışıyorsunuz. O sizin samimiyetinizi sorgular siz ise sabrınızın zorlanması ile savaşırsınız.Sıkıntıları söylerken 2 yol izlemeliyiz.
  1. Önce bu davranışın bizim üzerimizdeki etkisini söylemeliyiz.
  2. 2.nasıl davranmasını istediğimizi yani beklentimizi söylemeliyiz.
O halde sağlıklı iletişim için ,eşimizi değiştirmeye değil, davranışının farkında olmasına çalışmalıyız.

                      İlişki ve evlilikte iki farklı cinsiyetin, farklı yetişme ve kişiliklerin bir arada olduğunu kabul etmeliyiz.  Eşler birbirleri ile yarışmamalı. İletişim için ortak dili bulmaya çalışmak, bu ortak dilin ise aynı kelime veya üslup değil, birbirinin hassasiyetlerini gözeten  şekilde olmasını sağlamak gerekir.  Esas olarak da iki taraf, birbirinin bam teline basmamalı, sigorta attıran kelimelerden kaçınmalıdır.
O halde iletişimde esas olan  hırs ve intikam tatmini değil, sorun çözmek, rahatlamak ve kendini ifade etmektir.
                Evlilikte iletişim kurulmadan önce kendimizi sorgulamalıyız. Amacım ne, hangi sonuca ulaşmak istiyorum, onun karşı tezi nedir?, onun haklı olduğu kırıldığı noktalar nedir ? vb. gibi sorular ile kendimizi test etmeliyiz.
 İletişimde amaç egomuzu tatmin etmek, haklılığımızı vurgulamak olmamalıdır. Haklı olmamız iletişimde her şeyi söyleme hakkına sahip olduğumuz anlamına gelmemelidir. Çünkü haklı olmak ve devamlı buna sığınmak, bunu silah olarak kullanmaktır.  Oysa haklı olmak, evlilikte sizi mutlu kılmaya yetmez.
Şuana kadar hep konuşmak üzerine odaklandık.. iletişimde gözden kaçan önemli ayak ise dinlemedir. “biz konuşamıyoruz” diyen çiftlerin evliliklerini incelediğimizde az dinleme, çok konuşma ve aralarında haklılık savaşı olduğunu görürüz. Oysa iletişimde esas olan dinlemektir. Bağırmalar, gürültüler ve kavgalarda esas neden dinlememektir. İki kişi kavga ediyorsa dikkat edin aynı anda konuşuyorlardır.
O halde sağlıklı iletişim sırayla dinlemek ve konuşmak şeklinde olmalıdır.
Dinlemek , konuşmak için sırasını beklemek değil,  söylenenin içindeki mesajları almaktır. Bazen siz konuşursunuz o susar. Sonra bir bakarsınız hiç dinlememiş gibi  sorular sorar. Oradan da anlaşılacağı üzere aktif dinleme değil, pasif dinleme yapılmıştır.
 O halde sağlıklı iletişim de dinlemek, anlamanın ilk şartıdır.

OHALDE SAĞLIKLI BİR EVLİLİK SAĞLIKLI BİR İLETİŞİM İLE MÜMKÜNDÜR.

Serhat YABANCI
 Evlilik-Aile-İlişki Terapisti
www.serhatyabanci.com
05321642584

9 Aralık 2008 Salı

EVLİLİKLERLDE TARTIŞMAK

Günümüz evliliklerinin en temel sorunudur tartışmak. Aslında tartışmayı tartışmalıyız önce. Bizim dilimizde tartışmak, olumsuzluk, kavganın ön aşaması, kabalık veya gerginlik olarak algılanmaktadır. “Annem ve babam tartıştı”. “ eşimle çok tartışıyoruz” gibi cümlelerin genel manası olumsuzluktur.
Oysa tartışma ,temelde sorunun çözümüne yönelik yapılan fikir alışverişi ve açıklamadır.fakat ülkemizde tartışma kültürü oluşmadığından istenilen düzeyde bir tartışma görülmemektedir. Televizyonlarda üst düzey kişilerin katıldığı tartışma adlı programlarda , kavgalar, hakaretler, kabalıklar,eleştirel yaklaşımlar sık olarak görmekteyiz.
Aslında temel sorun ilk aşamada karşıdakini dinlememektir. Sözünü bitirmesine bile izin vermemektir. Sanki taraflar karşıdakinin ne söyleyeceğini bilircesine sözünü kesmektedir. Sözünü kesmek tartışmayı kısa tutmak amaçlı olsa da tam tersine konu amacından sapıp, saygısızlık adı altında başka bir boyuta gitmektedir. Gözlemlemişsinizdir ki, tartışılan küçücük konulardan büyük sorunlar çıkmasının tek nedeni ,üslup ve tartışma şeklidir. Türk evliliklerine özgü bir durum olacak ki, tartışılan konu hep amacı ve konusu dışına çıkmaktadır. O anki konu ile benzer ama tartışmaya hiçbir şey katmayacak başka bir konuya geçilmesi veya konuya dahil edilmesi sadece öfkenin ve çözümsüzlüğün adı olur.
Evliliklerde tartışmanın kimin başlattığı önemli mi? Aslında değil. Bir başlatan varsa bir de devam ettiren vardır. Eşlerden veya sevgililerden birinin başlatması suçlunun o olduğu anlamına gelmez.
İlişkilerde mutluluk uyumdur. Uyum ise anlaşabilmek ve anlayabilmektir. Evlikler, boy uyumuna, görsel uyuma göre yürümez ama kendini anlayan biriyle evlilik yürütülebilir. Zaten evlilik kararı sadece duygusal kararlar ile alınması halinde duygusal hayal kırıklıkları daha etkili ve acıtıcı olur.
Şekil algısı ile yapılan evliliklerde ise gerçek şudur. Şekil sizi o insana çeker. Beğenirsiniz,ilgilenmek istersiniz. Şekil ile ilişkiye başlamak istersiniz. Bu durumda ilişkileri ve evlilikleri “ ŞEKİL BAŞLATIR, ÖZ SÜRDÜRÜR “ diyebiliriz.
Ayrıca kabul edilen üç tip evlilik yöntemi vardır.
1. Tamamlayıcı
2. Benzerlik
3. Zıt
1.Tamamlayıcı evlilikte birey, eksiklik yaşadığı ,yetersiz olduğu bir yönünü tamamladığı-tamamlayacağını düşündüğü kişiyle evlenmek ister. Tam olursam mutlu olurum.
2. benzerlik evlilikte , kişi bir çok yönden kendine benzeyen ortak noktaları olan biriyle, paylaşımların fazla olacağını düşünerek evlenmek ister. Benzer yaşam.
3. zıt evlilik ise, kendisine ters olan biriyle evlenerek farklı bir arayışta olup risk almak tadır.
Yapılan araştırmalarda da anlaşılmıştır ki, en güçlü ve mutlu evlilikler benzerlik ilkesine göre yapılan evliliklerdir. Ayrıca ilişkide beklenti net olursa sonuca ulaşmak daha kolay ve kısa sürede olur. Daha önce de yazdığım (http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_1058.htm) ilişkilerden beklentimiz makalesinde de belirttiğim gibi beklenti açık ve net olursa ilişkinin yönü ve kalitesi de belli olur.
Tartışmanın başka bir boyutu ise, hesap sorma ile bilgi alma arasındaki ince çizgiyi kaybetmekten kaynaklanır. Örnek “ neredeydin” sorusunun, hesap sormak mı meraktan bilgi almak mı olduğunu kestirmek çok zordur. Bu nedenle sorunun hangi şekilde sorulduğu hangi ses tonun kullanıldığı önemlidir.
Evliliklerde riskli dönemler 1-2 yıllık uyum ve oryantasyon sürecidir. Çiftler birbirine uyum sağlamak adına çatışmalar yaşayabilir. Bu normal ve olması gereken bir süreçtir. Aksi taktirde sorun yokmuş gibi davranılmış kabul edilir.
Tartışmalarda kullanılması gereken dil “BEN DİLİ” dir. Yani” bu davranışından dolayı çok üzüldüm, kendimi önemsenmemiş hissettim,beni dinlemediğini düşünüyorum,.”…. bu tip cümleler suçlama içermeyen ama aynı zamanda da kişinin kendisini net ve açık ifade eden cümlelerdir.
Fakat, bu ilk 1-2 yıllık süreç içerisinde kırıcı hareketler, davranışlar, söylemler gibi tüm paylaşımlar evliliğin sonraki sürecini de belirler. Artık taraflar bunun tatsız olaylar üzerine evliliği kurarlar. Bu nedenle bize danışmaya gelen çiftler , ilk olarak ilk yıllardaki mutsuzluklarını ve yaşadıklarını anlatırlar. 1-2 yıllık süreç hem uyum hem de devamı için çok hassastır. Tıpkı çocuğun 2 yaşına kadar süreç gibidir. Nasıl büyürse öyle devam eder. Değişmez mi ? tabi ki değişir. Evlilik danışmanlığı, karşılıklı konuşma,yardım alma bu durumlar için çözüm köprüleridir. Böyle olunca evlenmeden önce çiftlerin sorun olmasa bile evlilik danışması almalarını öneririm.
Evliliklerde tartışma konularına baktığımız zaman;
Çocuk, aldatma,ekonomik sorunlar, içki,ilgisizlik, tarafların aileleri,otorite çatışması ve her evliliğin kendine özgü sorunları başı çekmektedir.
Temel tartışma dili,”herkesin açık ve net olarak kendini ifade ettiği, duyguların ve düşüncelerin diğer olaylardan ayrı tutularak açıklandığı,öfke ve sertlik içermeyen bir ses tonunda uygulanan iletişimdir.
Tartışmalarda sonuç alınmadığında taraflar sorunu yok sayabilir ya da erteleyebilirler. Ama unutulmamalıdır ki, çözülmeyen her sorun farklı şekilde tekrar çıkacaktır.(pişip pişip gelmek). Yukarıda da bahsettiğimiz gibi nedensiz tartışmaların temelinde çözülemeyen veya eksik kalan bir durum söz konusudur.


ANALİZ:

 Bir tartışma bir evde veya iletişimde her gün yaşanıyorsa burada bir oyun vardır.yani eşinizle(sevgilinizle) her gün tartışıyor, ve genelde de sonuç hep istenmedik şekilde bitiyor ise oyunun bir parçası olmuşsunuzdur.
 Eğer taraflardan biri tartışmayı başlatıyor ve sizde devam edilmesi için destek veriyorsanız % 50 duruma ortaksınız.
 Eğer taraflardan biri sudan bahanelerde tartışma veya gerginlik yaratıyorsa bu bir sinyaldir. Temel beklentinin ne olduğu incelenmelidir.
 Devamlı olarak tartışmak ve gerginlik yaşamak(yaşatmak) eşlerin anne-babalarını da model aldığının göstergesi olabilir. Şu an hemen çocukluğunuzu gözünüzün önüne getirebilirsiniz.
 Bazen taraflardan biri eşinden ilgi göremediği için iletişim kurmak adına bilerek tartışma ortamı yaratabilir. Çünkü başka iletişim kuracak yöntem bulamamıştır. Bu durumda konu her zaman suni ama iletişim gerçekçidir. Bu nedenle şuan bu makaleyi okuyup ta kendinizi bulduysanız tartışmalarınızı gözden geçiriniz.
 Evliklerde tartışma genelde, anlaşmak ve ortak yol bulmak adına yapılmalıdır. Tartışmaların devamının temel nedenlerinden biri “İMA” dır. Yani açık ve net ifadeler yerine imalarda bulunmaktadır. “Her şey söylenmez anlasın” yerine önemli konuların açık ve net olarak ifade edilmesi gerekir.
 Tartışmalarda sorun birebir ise sorunun çözümüne başkalarını katmamak gerekir. Aksi taktirde tartışmanın yönü, diğer insanları suçlayan ve savunan konumuna geçer. Bu ise sorunun çözümünü engeller.
 Tartışma alanında taraflardan biri, olayın büyütüldüğünü söylemek yerine “ neden bu kadar alındın, rahatsız oldun, seni üzen şey nedir?, şöyle mi düşündün? Gibi cümleler ile olayın tanımı tekrar yapılmalıdır.
 Tartışılan konu, baş başa ve zaman ayrılarak yapılmalıdır. Araya sıkıştırmak, söyleyip geçmek olayı önemsizleştirir.
 Evliliklerde tartışmalarda, kişilerin taraftar bulmamaları, eşler birbiriyle tartışıp çözmeden başkalarını devreye koymamaları gerekmektedir.
 Her gün tartışma var ise bu bir oyundur dedik. O halde tartışmayı başlatan tarafın neye ulaşmak istediğini, neyi amaçladığını bulursak tartışmanın şekli ve niceliğini değiştiririz.
 Yapılan eleştiriler ve yorumlar kişiliğe değil, olaya bağlı olmalıdır. “ sen şöylesin, böylesin değil, bu olayda şöyle davranman beni daha üzdü…..
 Tartışmaya başlamadan önce ne konuşulacağını amacın ne olduğunu belirlememiz lazım. Aksi taktirde tartışma amacı dışına rahatça çıkabilir.
 Soru sorarken bilgi almak ile hesap sormak arasındaki nüansa dikkat etmeliyiz. Her zaman açıklama beklenilmeden yargıya ulaşmamalıyız.
 Ortamın gergin olduğu anlarda konuyu değiştirmek veya tartışmaya ara vermeliyiz.
 Ortam gergin olduğunda gerektiğinde ortamı terk edebiliriz.


Sorunlu evlilikler olmaması için en temel kural sağlıklı iletişimdir.

Evlilik kale gibidir,içerdekiler çıkmak için, dışarıdakiler girmek için çalışırlar.

“evlenseniz de pişman olacaksınız evlenmeseniz de “ (Sokrates)


saygılarımla


Serhat Yabancı
Psikolojik Danışman